İşte Müslümanlığın İlk Bedelleri.
Bu 70 yıl süren Türk-arap savaşlarının en önemli noktaları ve sonuçları ;
1- 100.000′in üstünde Türk katledilmiştir.
2- 50.000′in üstünde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır.
3- Şehirler yağmalanmış , ganimet diye halkın herşeyi talan edilmiştir.
4- Tüm zenginlikler , tarihi eserler yokedilmiş , yakılmış , yıkılmıştır.
Bu 70 yıl süren Türk-arap savaşlarının en önemli noktaları ve sonuçları ;
1- 100.000′in üstünde Türk katledilmiştir.
2- 50.000′in üstünde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır.
3- Şehirler yağmalanmış , ganimet diye halkın herşeyi talan edilmiştir.
4- Tüm zenginlikler , tarihi eserler yokedilmiş , yakılmış , yıkılmıştır.
5- Dünyanın en büyük katliamlarından biri olan “Talkan Katliamında” 40.000 Türkün kesilerek
24 km yol boyunca ağaçlarda sallandırılmıştır.( Tarihte örneği çok azdır.)
6- Aynı şekilde “Curcan Katliamında da esir alınan 40.000 Türk’ün nehir kenarında kafaları
kesilmiş , nehrin suyu kıpkızıl olmuş , cesetler yine ağaçlarda sallandırılmıştır.
7- “Teslim olursanız canınız bağışlanacak” sözü hiç bir zaman yerine getirilmemiş ,”Şeriat söz tanımaz” denilerek kadın-erkek kılıçtan geçirilmiştir.
8- Araplar tarihte yaşadıkları bu en büyük yağma ve talandan çok büyük servet elde etmişlerdir.
9- Türkler böyle bir vahşet ve zulümüÇinlilerden dahi görmemişlerdir.
Bu tarihi gerçekler “islam etkilenmesin” düşüncesiyle gizlenmekte , bahsedilmemektedir.Türkçü siyasetçiler dahi konuyu geçiştirmektedir. Bundan da Araplar nasiplenmektedir…
Sizce atalarımız aaa ne güzelya bütün geleneklerimizi değiştirelim deyip mi Müslüman olmuştur.
Yok sa yöneticimiz olmuş hadi bizde olalım diyemi Müslüman olduk..
Şimdiki yöneticilerimiz kuş dinine katılırsa biz topluca o dine
geçermiyiz?
İşte yaşananlar
Türklerin Müslümanlığı Kabulü Hakkında Ne Biliyoruz?
Bu konuda pek fazla birşey bildiğimiz söylenemez. Çünkü Türklerin müslüman oluşuyla ilgili olarak ne okullarda, ne tarih kitaplarında ayrıntılı bilgi verilmez. Verilen bilgilerden ise sanki İslam’ı duyan-dinleyen Türklerin akın akın müslüman oldukları ima edilir. Bu gerçek değildir. Gerçeğin bilinmesi istenmez.
Bu konuda pek fazla birşey bildiğimiz söylenemez. Çünkü Türklerin müslüman oluşuyla ilgili olarak ne okullarda, ne tarih kitaplarında ayrıntılı bilgi verilmez. Verilen bilgilerden ise sanki İslam’ı duyan-dinleyen Türklerin akın akın müslüman oldukları ima edilir. Bu gerçek değildir. Gerçeğin bilinmesi istenmez.
Biz
Türklerin islamiyeti zorlama olmadan kabul etmeyeceğimizin kanıtları Anadolu
Yörüklerini yaşamlarından bellidir.Yörük gelenek ve görenekleri hala 5.000 yıl
önceki şekliyle Anadolu Yörüklerinde yaşamaktadır.
Türklerin
yaşamı incelendiğinde Bizim inandığımız şeylerin çoğunun arap Müslümanlardan
farklı olduğunu görürüz.
Fakat
Her Türk mutlaka Araplara savaşlarda yenilmiş olmanın Ağır sızısını şu an bile
yüreğinde hissedecektir.
Bu sözü
söylerken Türklüğünü bilmeyen tam bir arap gibi yaşayan kişileri kastetmiyorum
..Bu kişilerden Türk diye sözedilemez artık..Çünkü Türklerle
benzerlikleri kalmamıştur. Ellerinden gelse Türkce de konuşmayacaklar
Arapça konuşacaklardır.Adamların bazıları mekkenin fethini falan kutluyor Biz
Türklere neyse Mekke nin fethinden
Bakın
Diyanet bu konuda ne diyor:
Türklerin İslâm dinine girmesi, Türk milletinin tarihinde bir
dönüm noktası olmuş, müslümanlık için hayırlı sonuçlar doğurmuştur.
Türkler, İslâm dinini hiç bir zorlama olmadan kendi istekleri ile kabul etmiştir. Bunun başlıca sebepleri şunlardır:
1) İslâm dini ve İslâm medeniyetinin üstünlüğü.
2) İslâma girmeden önce Türklerin eski dini inançlarının İslâm inancına yakın olması ve İslâmın getirdiği üstün prensiplerin Türk milletinin ruhuna ve manevi yapısına uygun düşmesi.
Türkler, İslâm dinini hiç bir zorlama olmadan kendi istekleri ile kabul etmiştir. Bunun başlıca sebepleri şunlardır:
1) İslâm dini ve İslâm medeniyetinin üstünlüğü.
2) İslâma girmeden önce Türklerin eski dini inançlarının İslâm inancına yakın olması ve İslâmın getirdiği üstün prensiplerin Türk milletinin ruhuna ve manevi yapısına uygun düşmesi.
” Hiç bir zorlama olmadan ” ifadesi büyük bir yalandır. Bunu
aşağıdaki dökümanı sabırla sonuna kadar okuyabildiğinizde göreceksiniz.
Türkçü Turancı çizgide siyaset yapanların ise bu konuda gerçeği gizlemeleri çok ilginçtir. Hem Türkçü geçinip hem de Türklerin tarihinde uğradıkları en büyük vahşet ve katliamdan bahsetmemelerine anlam vermek mümkün değildir.
Türkçü Turancı çizgide siyaset yapanların ise bu konuda gerçeği gizlemeleri çok ilginçtir. Hem Türkçü geçinip hem de Türklerin tarihinde uğradıkları en büyük vahşet ve katliamdan bahsetmemelerine anlam vermek mümkün değildir.
Arapların
Türklere yaptıkları katliamlar,Dünyada bu güne kadar yapılan Amerikan
yerlilerinden sonraki en büyük soykırımdır.
Aşağıdaki
bilgilerin tamamı İslami kaynaklardan, Taberi ve Zekeriya Kitapçı gibi İslami
tarihçi ve yazarlardan alınarak düzenlenmiştir.
Türklerin
kılıç zoruyla Müslümanlaştırılmaları ile ilgili 670’li tarihlere dayanan
bilgiler maalesef okullarda bizlere hiçbir zaman verilmemiş, verilen bilgiler
ise, Türklerin Müslümanlığa geçişleri kendi istekleri ile olmuş gibi
gösterilerek, 740’lara kadar ki tarih atlanarak verilmiştir.
İslam”ın
Türklere zorla kabul ettirilmeleri ile ilgili 670’lerden başlayarak 740’lara
kadar uzanan tarihin bize okullarda anlatılmamasının nedenlerini, bu kısa
tarihi öğrenince biraz daha anlamak mümkün olabilecektir. Şimdi bu atlanan 70
senelik tarihe bir göz atalım..
Arapların Türklere İlk Saldırıları
Seyhun
ve Ceyhun nehirleri arasında bulunan bölge tarihi ipek yolu üzerindedir. Türk
beylikleri, bu bölgedeki, Buhara, Semerkant, Talkan, Baykent gibi şehirlerde
yerleşmiş yaşıyorlar, deri imal ediyor ve pamukdan kağıt üreterek bunları
satıyor ve iyi de para kazanıyorlardı. Bu üretimlerinin yanı sıra altın
madenleri çalıştırıyorlardı. Özellikle adı zengin şehir manasına gelen,
Semerkant’ın zenginliğinin o devirde dillere destan olduğu söylenir. Bu
zenginlik öteden beri talancı Arapların iştahını kabartıyorduysa da, Türklerden
çekiniyorlar ve araya sınır olarak koydukları Ceyhun nehrini geçmeye pek
cesaret edemiyorlardı. Çünkü daha önce Halife Osman zamanında, Muhammed bin
Cerir komutasındaki Araplar İslam’ı yayma bahanesiyle oraları talan etmek için
2700 kişilik bir ordu ile Fergane’ye kadar girdiyse de Türkler tarafından yok
edilmişlerdi. Ancak daha sonraları Muaviye tarafından, Ceyhun nehrinin altında
kalan Horasan’ın tamamıyla işgal edilmesi ile o bölgede ilk Araplaştırma ve
İslamlaştırma girişimleri başlamış oldu.
Buhara”nın Talan Edilmesi
Horasan’ın
kendileri tarafından tamamen işgal edilmesinden cesaret alan Araplar,
Muaviye’nin ilk Horasan valisi olan, Ubeydullah bin Ziyad 673 yılında bu sefer
ilkinden çok daha kalabalık 24.000 kişilik bir ordu ile Ceyhun nehrini geçerek
Kibac Hatun yönetimindeki Buhara’yı kuşatır. Kibac Hatun diğer Türk beyliklerinden
yardım isterse de bu yardım kendisine gelmez ve Araplar verdikleri kayıplardan
dolayı Buhara’yı işgal edemezlerse de tam anlamıyla talan ederler. Daha sonra,
Muaviye’nin ikinci Horasan Valisi, Halife Osman’ın oğlu Said’de Buhara’ya
saldırmaya hazırlanır. Kendisine diğer Türk Beyliklerinden yardım gelmeyeceğini
anlayan Kibac Hatun, Said’le anlaşma yapmak zorunda kalır. Said’den sonra,
Horasan Valisi Salim bin Ziyad olur. Horasan’da Muaviye’nin oğlu Yezid’e
bağlıdır. Ziyad’da ayni şekilde 680 yılında Türkleri İslamlaştırmak ve
şehirlerini talan etmek için saldırır fakat püskürtülerek geri çekilirler. Bu
sefer, kendi orduları Türkler tarafından talan edilerek silahları alınır. Daha
sonra Araplar daha güçlü bir orduyla tekrar saldırır ve Türkleri gene talan
ederler. Bu talandan her Arap2400 dirhem alır. ( Bir kölenin satış fiyatı 300
ile 500 dirhem arasında olduğu düşünülürse, bu durumda aldıkları ganimet adam
başına 7 veya 8 köleye eş değerdedir.)
İslam’da
ilk asimilasyon 685 yılında Abdülmelik ile başlar. Abdülmelik, etrafını
İslamlaştırmaya adı İslam tarihine kan dökücü zalim olan Haccac’ı kendisine
yardımcı seçerek başlar. Abdülmelik önce civar halkların dillerini
Arapçalaştırdı. Haraç karşılığı önceden bazı hakları kabul edilmiş olan gayri
müslimlerin bütün haklarını geri aldı. Bu arada Haccac’ı Irak genel valiliğine
atadı. Haccac’ın Irak’a genel vali atanmasından sonra Türklerin kaderinde ilk
köklü değişikler başlamış oldu. Haccac bir ordu düzenleyerek 699 yılında
Muhelleb bin Ebi Sufyan komutasında Türk şehirlerinin üzerine gönderir.
Hocente, Kes, Sogd ve Nesef’i ele geçirirsede Türkler direnirler. Horasan
valiliğine Muhelleb’in oğlu Yezid gelir. Yezid ibni Muhelleb’de Türk
şehirlerini talan eder.Yezid’in savaşçıları, Harzem’den ele geçirdiği Türkleri
boyunlarına damga vurarak köle pazarlarında satarlar. Bu tarihlerde, Araplar
Türklerin yurtlarını devamlı olarak istila edip şehirlerini talan ettilersede
kalıcı bir üstünlük sağlayamamışlar, elde ettikleri yerleri sonunda tekrar
Türlere geri vermek zorunda kalmışlardı.
Kuteybe ibni Müslim705 yılında Abdülmelik öldüğünde yerine oğlu
Velid geçer. Ve Türk tarihini önemli şekilde etkileyecek olay, Kuteybe ibni
Müslim’in Horasan’a vali atanması olur. Bu zamana kadar kalıcı bir başarı elde
edemeyen Araplar onun zamanında Türk yurtlarında kalıcı başarılar elde
etmişlerdir.
Türklerin gerçek anlamda kılıç zoru ile Müslümanlaştırılmaya başlamaları Kuteybe zamanında olmuştur. Vali olduğu andan itibaren, Türk Beyliklerinin toptan işgal edilerek İslamlaştırılması için çok güçlü bir ordu kurmaya başlar. Merv’de askerleri toplayarak,
” Allah kendi dininin aziz olmasi için size bu toprakları helal kıldı ” der. Kuteybe ilk olarak Baykent’i kuşatır. Ne kadar silahlı Türk varsa hepsini öldürtür. Kadınları ve çocukları esir alır ve şehri baştan aşağı yağmalar.Taberi’nin anlatımlarına göre, Kuteybe’nin aldığı ganimetlerin haddi hesabı yoktur. Taberi, bütün Horasan’ı işgal ettiklerinde dahi bu kadar ganimet toplayamadıklarını söyler.
Türklerin gerçek anlamda kılıç zoru ile Müslümanlaştırılmaya başlamaları Kuteybe zamanında olmuştur. Vali olduğu andan itibaren, Türk Beyliklerinin toptan işgal edilerek İslamlaştırılması için çok güçlü bir ordu kurmaya başlar. Merv’de askerleri toplayarak,
” Allah kendi dininin aziz olmasi için size bu toprakları helal kıldı ” der. Kuteybe ilk olarak Baykent’i kuşatır. Ne kadar silahlı Türk varsa hepsini öldürtür. Kadınları ve çocukları esir alır ve şehri baştan aşağı yağmalar.Taberi’nin anlatımlarına göre, Kuteybe’nin aldığı ganimetlerin haddi hesabı yoktur. Taberi, bütün Horasan’ı işgal ettiklerinde dahi bu kadar ganimet toplayamadıklarını söyler.
Şehrin
yağmasından sonra, daha önce Horasan’da Merv’e getirilmiş olan Arap aileleri,
Merv’den getirilerek Baykent’e yerleştirilir. Muhafız birlikleri oluşturulur.
Valilik den vergi tahsildarlığına kadar bütün denetim organları Araplar’dan
oluşturulur. Türklerin Budist ve Zerdüşt inançlarını simgeleyen bütün heykeller
toplatılır, taş olanlar kırılır, altın olanlar eritilerek ganimet olarak
Araplar tarafından alınır. Bunlar, Enfal suresinde yazdığı gibi, sanki Araplara
Allah’ın verdiği ganimetlerdir. Daha sonra esir edilen kadın ve çocuklar kocalarına
ve babalarına geri satılır. Müslümanlar, Baykentli Türklerin neleri var neleri
yoksa almışlar, şehrin onarımı da gene Türklere kalmıştır. Bundan sonra sıra
gelir Buhara’nın tamamen işgal edilip Müslümanlaştırılmasına.
Buhara’nın Tekrar Kuşatılması ve İlk Türk Katliamı
Kuteybe
Merv’de büyük bir hazırlık yapar. Kuteybe her bir Türk başı için askerlerine
100 dirhem vaad eder. Para hırsı ile gayrete gelen Araplar, şehri istila
ederler. Bütün direnen Türkler kılıçtan geçirilerek tam bir katliam yapılır, Araplar
Türk kadınlarına tecavüz ederler, beğendikleri kadınları ya cariye olarak
kullanmak yada köle pazarında satmak üzere alıkoyarlar. Erkeklerden de binlerce
kişiyi köle olarak satmak üzere beraberlerinde götürürler.
Araplardan oluşan yeni bir idari kurumlaşma yapılır. Etkili bir
kolonizasyon yapmak isteyen Kuteybe bunun için öncelikle yerli halkı
İslamlaştırmaya başlar. Buhara halkı önceleri Müslüman olmuş gibi görünseler de
bu dini kabul etmek istemezler. Kuteybe Türklerin aslında Müslüman olmadıklarını,
evlerinde İslami kuralları tatbik etmediklerini anlar ve yeni bir yöntem
geliştirir. Bu yönteme göre Türkler evlerini Araplarla paylaşmak zorunda
bırakılırlar ve bu şekilde bire bir kontrol altına alınırlar. İslami kurallara
uymayanlar ise ağır cezalara uğratılırlar.
(Bugün, bazı İslami yazarlar bu getirilen tedbirlerin İslam”ın Türkler tarafından kabul edilmesinde çok yarar sağladığını açıkca ifade ederler. Bu yaklaşım da üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.)
(Bugün, bazı İslami yazarlar bu getirilen tedbirlerin İslam”ın Türkler tarafından kabul edilmesinde çok yarar sağladığını açıkca ifade ederler. Bu yaklaşım da üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.)
Kuteybe’nin
bu zorlamaları karşısında, halkdan bazı direnişçiler çıkar. Gizlice
silahlanırlar. Bu durum karşısında Araplar camiye dahi silahsız gidemez
olurlar. Kuteybe baskıları arttırır, kendi aralarında örgütleşen Türkleri
yakalattırıp öldürtür. Bu arada yeni vergi yasaları getirir. Yerli halk,
halifeye senede 200000 dirhem, Horasan valisi Haccac’a da 10000 dirhem vergi
ödemeye mecbur bırakılır. Bunun dışında Arap askerlerinin atlarına yem temin
etmeye, oraya getirilip yerleştirilen Arap ailelerine odun temin etmeye ve
onlara tahsis edilen arazilerde çalışmaya mecbur bırakılırlar. Kadınlar, kızlar
Araplara cariye yapılırlar. Buhara Türkleri bu yıllarda dünyadaki çok az
milletin yaşadığı vahşeti ve ızdırabı yaşar. Kuteybe’nin getirip Türk evlerine
yerleştirdiği Arap’lar, Türklerin o zamana kadar yaptıkları bütün
birikimlerinin üzerine konarlar, Türklerin tarlalarını alır ve Türkleri o
tarlalarda çalıştırırlar. İste Tek din İslam oluncaya kadar savaşın diyen ayet,
Arapları Türklerin sırtından geçimlerini sağlayacak ortamı yaratmıştır. Allah
dini dedikleri İslam, Ahzab-50 de olduğu gibi, savaşta gasp edilen Türk
kızlarını da ganimet olarak görür, ve Araplara cariye olmalarını helal kılar.
Cuma namazı zorunlu hale getirilir. Genede Türkerden rağbet görmez. Bunun
üzerine Kuteybe, namaza gelenlere 2 dirhem vaad ederek önce fakirler üzerinde
İslamın etkili olmasını temine çalışır. Bu uygulama nispeten başarılı olur.
Fakir halktan para için camiye gidenler olur.
1. Büyük Katliam – TALKAN KATLİAMI
Buhara’da olanlar diğer Türk Beyliklerinde de etkilerini
gösterir. Aynı şeylerin kendi başlarına geleceğinden korkmaktadırlar. Sogd
meliki Neyzek Tarhan şehrinin yıkıma uğramaması için Kuteybe ile
anlaşmakzorunda kalır. Şehre hiç savaşmadan giren Kuteybe’nin adamları şehirde
eli kılıç tutabilen nekadar erkek varsa hepsini kılıçtan geçirirler. Bu katliam
o zamana kadar yapılanların en büyüğüdür. Kuteybe bu katliamı diğer beyliklere
ibret olması için yapar. Kuteybe’nin askerleri öldürebildikleri kadar öldürürler,
geri kalanları da, Talkan yolu üzerindeki ağaçlara asarlar. Bu yolun 4 fersah (
24 Km .)
mesafelik bölümü Türklerin ağaçlara asılan cesetleri ile doludur. Talkan
katliamı tarihe, Arapların o güne kadar yaptıkları katliamların en büyüğü
olarak geçmiştir. Halk, Müslüman Araplarla savaşmadığı halde, Kuteybe ve
askerleri sırf diğerlerine örnek olsun diye 40.000 kadar kişiyi kılıçtan
geçirmiş, ağaçlara asmıştır. Bütün bunlar hep İslam adına yapılmıştır.
Kuteybe, Talkan katliamından sonra Suman’a girer. erkeklerin pek çoğunu öldürterek, kadınlarını ve kızlarını cariye olarak alıkoyar. Daha sonra Kes ve Nesef’de aynı şeyleri yapar. Erkekler öldürülür, Türk kadın ve kızları utanç verici bir şekilde Araplara cariye olurlar.. Daha sonra Faryab’a yönelir ve Faryab’ın teslim olmasını ister. Faryab halkı başlarına gelecekleri bildiklerinden teslim olmaya yanaşmazlar. Erkekleri dövüşerek ölürler. Bütün şehir yakılır. Araplar bu şehre yakılmış şehir anlamında Muhtereka derler.
Kuteybe, Talkan katliamından sonra Suman’a girer. erkeklerin pek çoğunu öldürterek, kadınlarını ve kızlarını cariye olarak alıkoyar. Daha sonra Kes ve Nesef’de aynı şeyleri yapar. Erkekler öldürülür, Türk kadın ve kızları utanç verici bir şekilde Araplara cariye olurlar.. Daha sonra Faryab’a yönelir ve Faryab’ın teslim olmasını ister. Faryab halkı başlarına gelecekleri bildiklerinden teslim olmaya yanaşmazlar. Erkekleri dövüşerek ölürler. Bütün şehir yakılır. Araplar bu şehre yakılmış şehir anlamında Muhtereka derler.
Daha
sonra Kuteybe, Aral Gölü’nün altında bulunan Harzem bölgesine yürür. Harzem’de
Caygan ile Havarizat arasında taht kavgası vardır. Kuteybe Caygan’la işbirliği
yapar. Önce Havarizat ile etrafındakileri öldürtür. Arkasından Camhud melikini
yenerek 4000 civarında esir alırlar. Ancak, daha sonra bunlar Kuteybe’nin emri
üzerine öldürülürler.
Bu olay, Ziya Kitapçı”nın, İslam Tarihi ve Türkler adlı
kitabında aynen şöyle anlatılır ;
Bu harblerden birinde, et-Taberi”nin bütün tafsilatı ile anlattığına göre, bir defasında Abdurrahman b. Müslim, Kuteybe”ye, 4000 esirle gelmişti. Kuteybe, Abdurrahman”ın böyle kalabalık Türk esirleri ile geldiğini görünce hemen tahtının çıkarılmasını ve bir meydana kurulmasını istedi. Tahtının üzerine mağruru bir eda ile oturan Kuteybe, bu Türk esirlerinden bin tanesini sağına, bin tanesini soluna, bin tanesini arkasına ve bin tanesinide önüne dizilmelerini söylemiş ve sonrada Arap askerlerine dönerek yalın kılıç bu Türklerin kafalarının koparılmasını emretmiştir. Cebbar, zorba, insafsız Arap komutanının etrafının bir anda bu Türklerin kafa kol ve gövdeleri ile bir kan gölü haline geldiğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu harblerde öldürülen Türklerin haddi hesabı yoktu. Nitekim bu vahşetten adeta gururlanan bir Arap şairi Kaah el-Aşkari şöyle haykırmıştır:
Bu harblerden birinde, et-Taberi”nin bütün tafsilatı ile anlattığına göre, bir defasında Abdurrahman b. Müslim, Kuteybe”ye, 4000 esirle gelmişti. Kuteybe, Abdurrahman”ın böyle kalabalık Türk esirleri ile geldiğini görünce hemen tahtının çıkarılmasını ve bir meydana kurulmasını istedi. Tahtının üzerine mağruru bir eda ile oturan Kuteybe, bu Türk esirlerinden bin tanesini sağına, bin tanesini soluna, bin tanesini arkasına ve bin tanesinide önüne dizilmelerini söylemiş ve sonrada Arap askerlerine dönerek yalın kılıç bu Türklerin kafalarının koparılmasını emretmiştir. Cebbar, zorba, insafsız Arap komutanının etrafının bir anda bu Türklerin kafa kol ve gövdeleri ile bir kan gölü haline geldiğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu harblerde öldürülen Türklerin haddi hesabı yoktu. Nitekim bu vahşetten adeta gururlanan bir Arap şairi Kaah el-Aşkari şöyle haykırmıştır:
”Kazah
ve Facfac önlerinde korkudan birbirlerine sarılmış zavallı Türkleri
öldürdüğünüz geceleri hele bir hatırlayınız. Herkesi kılıçtan geçirdiniz.
Sadece ata dahi binmeyecek yaşta küçük çocuklar kaldı. Binenlerde o hırçın
atların sırtında sanki bir yük gibiydiler.”
Harzem’de
ayaklanan halk, Kuteybe ile işbirliği yaptığı için Caygan’ı öldürür. Bunun
üzerine, Kuteybe bütün Harzem’i yakıp yıkar, halkı kılıçtan geçirir. Harzemli
ünlü Türk bilgini, Biruni Harzem’deki uygarlığın yok edilişini şu şekilde
anlatır. “Kuteybe, her çareye baş vurarak Harzemlilerin yazılı dilini
bilenleri, geleneklerini koruyanlarını, bütün bilginleri öldürttü, böylece
herşey karanlıklara gömüldü. İslam Harzemlilerin içinde girerken, onların
tarihi hakkında bilinenleri artık öğrenme olanağı bırakmadı. Harzem’i yıktıktan
sonra Kuteybe, Semerkant üzerine yürür. Semerkant meliki Gurek üzerine gelen
Müslümanlara karşı diğer Türk Beyliklerinden yardım ister. Taşkent ve
Fergane’den yardım gönderir, fakat gelen birlikler yolda Kuteybe’nin askerleri
tarafından pusuya düşürülerek yok edilirler. Semerkant, kuşatılır. Araplar
mancınık ateşi ile saldırırlar. Daha fazla dayanamayacağını anlayan Gurek,
Kuteybe ileanlaşmak zorunda kalır. Bu anlaşmaya göre,
1.Semerkant Araplara her sene 2.200.000 altın ödeyecektir.
2.Bir defaya mahsus olmak üzere 30.000 Türk gencini esir olarak verecektir.
3.Şehirde Cami yapılacaktır.
4.Şehirde eli silah tutan kimse dolaşmayacaktır.
5.Tapınak ve putlardaki tüm mücevherler Kuteybe’ye teslim edilecektir.
2.Bir defaya mahsus olmak üzere 30.000 Türk gencini esir olarak verecektir.
3.Şehirde Cami yapılacaktır.
4.Şehirde eli silah tutan kimse dolaşmayacaktır.
5.Tapınak ve putlardaki tüm mücevherler Kuteybe’ye teslim edilecektir.
2. Büyük Katliam – CURCAN KATLİAMI
Kuteybe ve Haccac’ın ölümü, Arapların Türkleri Müslümanlaştırmak ve Türk şehirlerini talan etmek politikalarında bir değişiklik yapmamıştır. Öncelikle, Araplardaki Türklere karşı olan korku ortadan kalktığı için, Araplar, Kuteybe’den sonra da aynı şekilde Türk yurtlarına saldırılarını sürdürmeye devam etmişlerdir. Kuteybe’nin öldüğü aynı yıl olan 716 da, Yezid ibni Muhelleb Horasan’a vali atanır. İlk iş olarak Dağıstan’ı işgal eder. Dağıstan meliki Saltekin, Yezit’e karşı uzun süre dayanır. Sonunda Dağıstan düşer. Şehir yağmalanır ve 14000 kişi öldürülür. Dağıstan’dan sonra Curcan’a yönelir. Curcan 300.000 dirhem karşısında savaşmadan teslim olur. Yezid, Curcan’a bir bölük asker yerleştirerek, Taberistan’ a doğru yola koyulur. Taberistan Meliki, İsfehbed, Deylem melikinden 10000 kişilik bir yardım alarak savaşa başlar. İsfehbed savaşırken, Curcan halkı da ayaklanarak Esed ibni Abdullah komutasındaki askerleri imha ederler. Yezid öfkeye kapılır, Curcan’lı Türkleri yendiğinde kanlarından değirmen döndürüp ekmek yiyeceğine dair Allah’a yemin eder. Askerlerini toplayarak Curcan üzerine yürür. Curcan beyi, şehirden çıkarak Curcan kalesine çekilir. 7 ay süren savaştan sonra, kale düşer. Curcan beyi öldürülür. Kaledeki askerler esir alınır. Araplar, daha sonra Curcan şehrine girerler. Burada da aynı şekilde Kuteybe’nin yaptığı katliama benzer bir katliam yapılır. Türkleri öldürerek, 4 fersah boyunca sağlı sollu ağaçlara astırır. Allah’a verdiği sözü yerine getirmek için, esir aldığı binlerce Türk’ü, Enderiz vadisindeki nehrin kenarına sürükler, orada askerlerine korumasız Türkleri öldürtür. Öldürülen Türklerin kanlarını nehire akıtır. Nehrin suyuyla akan kanlardan, ilerideki değirmenden un ve ekmek yaptırarak yer ve Allah’a verdiği sözü yerine getirir. Katliamdan geriye kalan kız ve kadınlardan beş de biri cariye olarak halifeye ayrıldıktan sonra, geriye kalanlar askerler arasında ganimet olarak paylaştırılır.
Kaynaklar Curcan katliamında Talkan katliamında olduğu gibi yaklaşık 40.000 Türk’ün öldürüldüğünü söylerler.
Kuteybe ve Haccac’ın ölümü, Arapların Türkleri Müslümanlaştırmak ve Türk şehirlerini talan etmek politikalarında bir değişiklik yapmamıştır. Öncelikle, Araplardaki Türklere karşı olan korku ortadan kalktığı için, Araplar, Kuteybe’den sonra da aynı şekilde Türk yurtlarına saldırılarını sürdürmeye devam etmişlerdir. Kuteybe’nin öldüğü aynı yıl olan 716 da, Yezid ibni Muhelleb Horasan’a vali atanır. İlk iş olarak Dağıstan’ı işgal eder. Dağıstan meliki Saltekin, Yezit’e karşı uzun süre dayanır. Sonunda Dağıstan düşer. Şehir yağmalanır ve 14000 kişi öldürülür. Dağıstan’dan sonra Curcan’a yönelir. Curcan 300.000 dirhem karşısında savaşmadan teslim olur. Yezid, Curcan’a bir bölük asker yerleştirerek, Taberistan’ a doğru yola koyulur. Taberistan Meliki, İsfehbed, Deylem melikinden 10000 kişilik bir yardım alarak savaşa başlar. İsfehbed savaşırken, Curcan halkı da ayaklanarak Esed ibni Abdullah komutasındaki askerleri imha ederler. Yezid öfkeye kapılır, Curcan’lı Türkleri yendiğinde kanlarından değirmen döndürüp ekmek yiyeceğine dair Allah’a yemin eder. Askerlerini toplayarak Curcan üzerine yürür. Curcan beyi, şehirden çıkarak Curcan kalesine çekilir. 7 ay süren savaştan sonra, kale düşer. Curcan beyi öldürülür. Kaledeki askerler esir alınır. Araplar, daha sonra Curcan şehrine girerler. Burada da aynı şekilde Kuteybe’nin yaptığı katliama benzer bir katliam yapılır. Türkleri öldürerek, 4 fersah boyunca sağlı sollu ağaçlara astırır. Allah’a verdiği sözü yerine getirmek için, esir aldığı binlerce Türk’ü, Enderiz vadisindeki nehrin kenarına sürükler, orada askerlerine korumasız Türkleri öldürtür. Öldürülen Türklerin kanlarını nehire akıtır. Nehrin suyuyla akan kanlardan, ilerideki değirmenden un ve ekmek yaptırarak yer ve Allah’a verdiği sözü yerine getirir. Katliamdan geriye kalan kız ve kadınlardan beş de biri cariye olarak halifeye ayrıldıktan sonra, geriye kalanlar askerler arasında ganimet olarak paylaştırılır.
Kaynaklar Curcan katliamında Talkan katliamında olduğu gibi yaklaşık 40.000 Türk’ün öldürüldüğünü söylerler.
Hakan
Sulu”nun Göktürk Boylarının Başına GeçmesiTürkler, Arapların istilasına karşı
direnişlerini Çin’den yardım isteyerek sürdürürler. Daha önce Araplarla
işbirliği içinde olan Tugsad da, 718 yılında Çin imparatorundan yardım ister.
Çin, Türklere yardım göndermez. Turgis Kaani Sulu, Bati Göktürk Boylarının
başına geçerek, 720 yılında Sogd’daki Türklerin Araplara karşı isyanını
desteklemek için bir birlik gönderir. Semerkant’ı kuşatır. Semerkant’ın işgal
komutanı Savra ibni Hurr, Cüneyd ibni Abdurrahman’dan yardım ister. Cüneyd
yardıma gelmeden Savra ve Hakan Sulu Semerkant yakınlarında savaşırlar. Araplar
savaşı kaybeder.
Hakan Sulu, 737 yılında Halid’in üzerine yürür. Araplar zayiat vererek Ceyhun’un güneyine çekilir. Türkler Ceyhun nehrini geçerek Arapları Belh’e kadar çekilmeye zorlar, ancak Cuzcan önderi, Arap’larla birleşerek Hakan Sulu’nun ülkesine çekilmesine sebep olur. Göründüğü kadarı ile eğer Cuzcan önderi Araplarla işbirliği yapmamış olsaydı Hakan Sulu’nun ordusu muhtemelen Arapları Türk topraklarından temizleyecekti. Bu sırada Araplar için hiç beklemedikleri bir gelişme olur. Araplara karşı saldırı düzenlemeyi planlayan ve bu nedenle nehrin etrafında keşif yapan Kur-Sul, Arap askerlerine yakalanır. Nasır, Kur-Sul’u hemen öldürerek cesedini Türklerin görebileceği şekilde Seyhun nehrinin kenarına astırır. Bu manzara çok geçmeden Türkler üzerinde beklenen etkiyi yapar ve Türk ordusu zaten sayıca üstün olan Araplar karşısında dağılır. Taşkent ve Fergana da teslim olur.
Neden Araplar’ın Vahşet ve Katliamına Uğradık?
Harzemli ünlü Türk bilgini Biruni, Harzem’deki uygarlığın yok edilişini şu şekilde anlatır.
Harzemli ünlü Türk bilgini Biruni, Harzem’deki uygarlığın yok edilişini şu şekilde anlatır.
“Kuteybe,
her çareye baş vurarak Harzemlilerin yazılı dilini bilenleri, geleneklerini
koruyanlarını, bütün bilginleri öldürttü, böylece herşey karanlıklara gömüldü.
İslam Harzemlilerin içine girerken, onların tarihi hakkında bilinenleri artık
öğrenme olanağı bırakmadı.”
Katliamların
başı olan Horasan valisi Kuteybe’ nin Türkler için şu sözleri ibret vericidir;
“Vallahi eğer benim ömrümden üç söz söyleyecek kadar zaman
kalmış olsa derim ki;
Uktülühü.. Uktülühü.. Uktülühü… ( Hepsini öldürün.. hepsini öldürün.. hepsini öldürün..)”
Uktülühü.. Uktülühü.. Uktülühü… ( Hepsini öldürün.. hepsini öldürün.. hepsini öldürün..)”
Ama böyle bir vahşet ve katliamla din değiştirmeyi kim arzu
edebilir. Ne kadar saklansa, gizlense de bu acılar yaşanmıştır. Buna rağmen
millet şuuru kaybedilmemiş, ümmet adı altında Arap emperyalizmine boyun
eğilmemiştir. Türklerin kalesi tükenmez.
İslam devletinin kurulduğu yıllar, Çevre ülkelerindeki karışıklık ve zayıflıklar Araplar için bulunmaz nimetti.
İslam devletinin kurulduğu yıllar, Çevre ülkelerindeki karışıklık ve zayıflıklar Araplar için bulunmaz nimetti.
Irak ve İran’da Zerdüştlük Dininin hakim olduğu Sasani Devleti
vardı.
Anadolu, Ermenistan, Suriye, Habeşistan ve Kuzey Afrika Bizans İmparatorluğunun elindeydi.
Asya’da Göktürk İmparatorluğu parçalanmış boylar halinde Çin egemenliği altındaydı.
Bu savaşlarda topraklarını daha önce Çin’e kaptıran Göktürk’ler . bu defa Arap egemenliğine girmişler ama din değişikliği savaşlardan sonra Abbasi döneminde gerçekleşmiştir.
Türkler üzerinde 70 yıl boyunca uygulanan bu vahşetin, hunharca katliamların bir temeli var.
Arapların gözünde Türkler İslam’ın en büyük düşmanıydılar. Hadislere göre Türklerle müslüman Araplar arasındaki savaş kıyamete kadar sürecek ve sonunda bütün Türkler kılıçtan geçirilecek, müslümanlar kazanacak, kıyamet ondan sonra kopacaktı.
Anadolu, Ermenistan, Suriye, Habeşistan ve Kuzey Afrika Bizans İmparatorluğunun elindeydi.
Asya’da Göktürk İmparatorluğu parçalanmış boylar halinde Çin egemenliği altındaydı.
Bu savaşlarda topraklarını daha önce Çin’e kaptıran Göktürk’ler . bu defa Arap egemenliğine girmişler ama din değişikliği savaşlardan sonra Abbasi döneminde gerçekleşmiştir.
Türkler üzerinde 70 yıl boyunca uygulanan bu vahşetin, hunharca katliamların bir temeli var.
Arapların gözünde Türkler İslam’ın en büyük düşmanıydılar. Hadislere göre Türklerle müslüman Araplar arasındaki savaş kıyamete kadar sürecek ve sonunda bütün Türkler kılıçtan geçirilecek, müslümanlar kazanacak, kıyamet ondan sonra kopacaktı.
“Müslümanlar, Türklerle öldürüşmedikçe, kıyamet kopmayacaktır.
Yüzleri kalkan gibi, üst üste binmiş kalın derili olan bu toplumla. Kıldan
elbise giyerler.”( Bkz. Müslim, e’s-Sahih, Kitabu’l-Fiten/62-65, hadis no:2912;
Ebu Davud, Sünen, Kitabu’l-Melahim/9 Babun fi Kıtali’t Türk, hadis no: 4303;
Nesei, Sünen, Kitabu’l-Cihad/Babu Gazveti’t-Türk…)
Görüldüğü gibi hadiste açıkça “Türk” ismi verilerek hedef
gösteriliyor. Üstelik bunlar sağlam kabul edilen hadisler. Günümüzde dahi bu
hadislere inanılıyor ve Türkler düşman olarak görülüyor. Kıyamete kadar Türkler
tehlikeli bir düşman olarak görülüyor. Bu bakışta olanların en tehlikelileri
ise içimizdeki, özünü kaybetmiş, soysuzlaşmış, Araplaşmış olan hainler.
-”Siz (müslümanlar), küçük gözlü, basık burunlu, yüzleri kalkan
gibi, derisi üst üste binmiş olan toplumla öldürüşmedikçe kıyamet
kopmayacaktır.” (Buhari, e’s-SAhih, Kitabu’l-Cihad/96; Müslim, e’s-Sahih,
kitabu’l-Fiten/62 hadis no: 2912; Ebu DAvud, Sünen, hadis no: 4304; Tirmizi, h.
no: 2251; İbn Mace, h. no: 4096-4099)
Türklerle savaş ve Türklerin öldürülerek kazanılan zafer aynı
zamanda kıyamet alameti.
Bu konuda dahi hadis var. Bir halka, bir millete nasıl böyle bir sadist ırkçı yaklaşım olabilir.
Hitler’de dahi Yahudi düşmanlığı bu kadar azgın, bu kadar korkunç boyutlarda değildi.
İşte hadis;
Bu konuda dahi hadis var. Bir halka, bir millete nasıl böyle bir sadist ırkçı yaklaşım olabilir.
Hitler’de dahi Yahudi düşmanlığı bu kadar azgın, bu kadar korkunç boyutlarda değildi.
İşte hadis;
“Şu da kıyamet alametlerinden: Kıldan (keçe) ayakkabı giyen bir
toplumla vuruşup öldüreşeceksiniz. Geniş yüzlü, yüzleri kalkan gibi, üst üste
derili toplumla vuruşmanız-öldürüşmeniz kıyamet alametlerindendir. Siz
(müslümanlar), küçük gözlü, kızıl yüzlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi,
derisi üst üste binmiş olan Türklerle öldürüşmedikçe kıyamet kopmaz.” ( Bkz.
Buhari, e’s-Sahih, kitabu’l-Cihad/95; Müslüm, e’s-Sahih, Kitabu’l-Fiten/66,
hadis no: 2912; İbn Mace, h.no: 4097-4098).
Şimdi Arapların Türkleri acımasızca katletmelerinin, geçen asırda
Türklere yapılan kahbeliklerin, içimizdeki gerici-yobaz molla takımının
hıyanetinin sebebini daha iyi anlayabiliyoruz. Ancak en acı olan ise,
Türkçülüğü bir siyaset olarak ele alanların yakın geçmişte, tarihi bilmeden, bu
gerçeklerin bilincinde olmadan, bu Türk düşmanlarıyla şeriat ittifakı içinde
olmalarıydı. Son dönemde bir ayrışma ve Atatürk ilkelerine yakınlaşma
gördüğümüz ülkücü kesimin yine aynı şekilde mürtecilerle ittifaka kalkıştığını
ve laik cumhuriyetin temelini oyanlara oy hasadı uğruna destek verdiğini
ibretle izlemekteyiz.
Tarih bunları affetmeyecektir.
Tarih bunları affetmeyecektir.
Serdar Kaangil den alınmıştır.
0 yorum:
Yorum Gönder